Bozkır çocuk olmaya izin vermez, gençliği de zindana
çevirir. Kitaplara ve türkülere sığınmak şarttır. 30 yıl boyunca denize kıyısı olan,
aydınlık, ferah bir kentte yaşama şansım olmadı. Yaşadığım en iyi
yer ancak bozkırın ortasıydı. Pencereden gördüğüm uçsuz bucaksız düzlükleri
deniz yapmaya o zamanlarda başladım.Türküleri o zaman öğrendim.
Türküler elimden tuttu, karanlıktan çıkardı. Henüz dünyanın
her yerinde aynı ölçüde canımın sıkılabileceğini öğrenmemişken, bulunduğum yeri
mütevazı bir cennete çevirdi. Henüz
insanın yaşadığı yere benzediğini öğrenmemişken, taşranın buhranlı da olsa,
Anadolu’nun bir parçası olduğunu öğretti. Bozkır, türküler kadar güzeldi. En
çok da Neşet Ertaş’ın türküleri.
Ben bugün Neşet Ertaş’tan ayrıldım. Ama türküleri benimle
beraber...